LANGEN – Avrupa Türklerinin gazetecilik tarihinde bir dönüm noktası sayılması gereken Hessen Toplum gazetesi, bu yıl 23’üncü yaşını kutlayacak. Almanya’daki Türkçe yerel gazeteciliğin önde gelen markalarından, Hessen eyaletinde ise bir benzeri henüz bulunmayan Hessen Toplum, kendi çıtasını kendi aşmayı başaran bir girişim oldu. Aylık gazetenin sahibi ve yayın yönetmeni Mehmet Canbolat, yerel Türkçe medyanın durumunu ve geleceğini yorumladı.
– Batı Avrupa’da Türkçe konuşan 5 milyonu aşkın bir toplum açısından en başarılı girişimlerden birini gerçekleştirdiniz. Gazeteniz bugün hangi noktada ve nasıl bir işlevi var?
MEHMET CANBOLAT – Toplum, öncelikle söylemek gerekirse, 23 yıl önce yola çıkarken ne idiyse, bugün de odur. Yani, sizin ifadenizle “cumhuriyetçi, demokrat” ve insanlık için yararlı “çağdaş değerlere bağlı olma”ya paralel, ilkelerinden ödün vermeyecek kadar da muhafazakârdır. 1993 yılında yola çıkarken koyduğumuz ilkelerden tavize kaymadan, çizgisini inatla korumuştur. “Şöyle olsa… Böyle olsa…” gibi bilen/bilmeyen insanların elbette ki iyi niyetle dillendirdikleri öneriler, ya çizgimizi haklı çıkarmıştır ya da çizgimize hoş renkler katmıştır. “Bizimle boy ölçüşecek bir başka yayına tanık olunamadığı”nı söylüyorsunuz. Farkında değiliz. Ayrıca bu bizim için de hiç önem taşımıyor. Çünkü biz, birileriyle boy ölçüşmek veya birileri bizi rakip görsün, düşüncesiyle hareket etmeyi hiç mi hiç benimsemedik.
Biz, sadece toplumcu olmayı içselleştirdik ve bugüne kadar inatla o çizgide kaldık. Doğru mu yaptık? Yanlış mı yaptık? Bu soruya bile, inanın hiç yanıt aramadık. Aslında biz doğru-yanlış arayışında da değildik. Biz, sadece inandığımız, bize keyif veren bir sosyal toplumsal görevi yerine getirmeye yöneldik. Küçük bir mutlulukla yetindik. Toplumcu bir yayın organı olmamız gerektiğini düşündük, inandık ve yola çıktık. Kimseler böyle bir gazetenin olabileceğine inanamıyordu. Akıl verenler de vardı kuşkusuz. “Yerel gazete tutmaz” dediler. Tutmayabilirdi de. Ancak biz bir şeyin tutup tutmayacağını yaşayarak görmeyi yeğledik. Ayrıca kimselere kendimizi beğendirmek gibi bir derdimiz de olmadı. Ve bugün buradayız.
“Bizimle boy ölçüşecek devamlılıkta bir yayın organı” olup olmadığı, doğrusu bizi hiç ilgilendirmedi. Biz, önümüzdeki yolu yürümekten başka birşey istemedik. Kimin ne yapıp yapmadığı da, bizi hiç ilgilendirmedi. Biz, bizi ilgilendiren bir şeyi, yapmaya çalıştık. Hepsi o kadar. Bugünkü işlevimizin ne olduğu konusunda da, bir kaygımız, hedefimiz yok. 1993’te, bölgesel habercilik deyip yola çıktığımızda heyecanımız ne ise, bugün de aynısını hissediyoruz. Türkçe konuşan, doğru bilgi ve ciddi habere ihtiyaç duyan insanlara hitap etmeye gayret ediyoruz. Onun dışında zaten özel bir çabamız da yok doğrusu. Yani, başkası değil, kendimiz olmaya çalışıyoruz.
Toplum, adından da anlaşılacağı gibi, kendisi olan bir bölgesel yayın organıdır. Boyalı birkaç kağıt parçası değil, adı gibi gazetedir.
– Günlük Türkçe gazeteler hızla eriyor, ama aylık, 15 günlük süreli Türkçe yayınlar çoğalıyor. Bunlar yerel düzeydeler ve yerel haberciliği hedefliyorlar. Baskı sayılarının ise sadece Almanya’da hep birlikte ve ayda 300 bini geçtiği sanılıyor. Eğer internet sitelerini de sayarsak Türkçe konuşan toplum Almanya’da bir biçimde kendi yakın çevresini ilgilendiren haber gazeteleri veya siteleriyle bir iletişim içinde. Yeni bir medyadan söz edebilir miyiz?
MEHMET CANBOLAT – Medyanın aslında sadece son yıllarda değil, sürekli kabuk değiştirdiğini unutmamak gerekir. Belki sürecin içinde aktif olundukça, bu değişimin farkına varamıyor insan. Bu değişim sürecinde insan kendini yenileyebiliyorsa, ilkelerine yeni renkler katabiliyorsa, ayakta kalabiliyor. Günlük gazetelerimiz, ne yazık ki, bu süreci iyi okuyamadı.
Oysa, yerel ve bölgesel habercilikte önemli bir potansiyel yakalanabileceğini, Avrupa’daki Türkçe medyada, görenlerden biri olduğum söylenir. Ancak bu sadece son 22 yıl ile açıklanabilecek bir durum değildir. 20-25 yıl önce, Avrupa’da geniş kitlelere yön veren günlük gazetelerimizin çoğu, bugün unutuldu gitti. Kimsenin ağıt tuttuğu yok. Buna paralel olarak Türkçe yerel basın, hızla artıyor. Ancak, gazetecilik, eğitimle ilintili bir meslek olmadığından ötürü, ortaya boyalı kağıt parçalarını da çıkartabiliyor.
Yani, yerel basında da alan kirliliğini söyleyebilmeliyiz. Bu iş için bir diploma, bir “vasıflılık” aranmadığına göre, ortaya böylesi çelişkiler de çıkabiliyor. Bu gerçek, ortada kimin ciddi anlamda gazetecilik yaptığını da ne yazık ki gölgeliyor. Mevcut kirlilik dolayısıyla Türk toplumu da yanlış yönlendirilebiliyor. Özgürlükçü bir ortamda, herkesin istediğini yapabileceğini kabullenmek zorundayız, ancak saygı duymak da şart değil. Gazetecilik, kağıdı boya ile örtmek değil, bilgi ve düşünceyle donatmaktır. Biz böyle bir ders aldık yaşamdan, bizden öncekilerden. İnandık. Doğru olanın bu olduğu inancımızı bugün de koruyoruz. Onu inatla ve ilkelerle koruyacak kadar muhafazakârız. İnsan, bazen ilkeleri uğruna muhafazakâr da olabilmeli bizce.
– Sadece bu eyalette yarım milyona yakın “Türkçeli” insan yaşıyor. Almanca da bilen bu insanların Türkçeye bir talep oluşturduğu açık. Ama diyelim Frankfurt’ta Türkçe konuşan biri, buradaki günlük hayattan habersiz ekiplerin İstanbul’da kurguladığı Türkiye ağırlıklı gazetelerin alıcısı olabilir mi? Rakamlar bu talebin artık ortadan kalktığını göstermiyor mu?
MEHMET CANBOLAT – Türkçe günlük gazetelerin geleceğinin olmadığı, sanırım 15-20 yıl önce kendini iyice göstermişti. Bugün bir-buçuk günlük gazetenin, Türkiye’den finansal desteği olmadan yaşamayacağını, bizzat o kurumların yöneticileri tarafından dillendiriliyor. Yani orta vadede Avrupa piyasasında, bugünkü dokusu ve kimyasıyla Türkiye eksenli bir günlük gazetenin olabileceğini düşünemiyorum.
Büyük olasılıkla, dijital gazetecilik, böyle giderse, insanlara inanılmaz yeni imkanlar açacak. Yine büyük olasılıkla yazılı yerel basın bugünkü şekliyle de olmayacak. Teknolojide 10 sene önce hayal etmesi bile güç gelişim bugün, artık sıradan imkan halini almışsa, bugün şimdi tarif etmekte zorlandığım yeni teknolojik imkanlar, gelecek kuşakların yaşamına yön verecek, renk katacaktır. Yerel gazetecilik, bana öyle geliyor ki, gelecekte küçülecektir.
Piyasadaki kavak yelleri olarak gördüğüm boyalı kağıt parçaları bir süre sonra, bence silinip gidecek. Büyük olasılıkla, olunan ülkenin dilinde veya çift dilli yayın organları çıkacak. Ama Türkçenin Batı’da giderek köreleceği de muhakkaktır. Çünkü yeni yetişen kuşaklar, doğup büyüdüğü ülkenin dilini tercih ediyor. İster istemez o dilde yayınları izleyecektir. Bu potansiyeli ve değişimi okuyabilenler, görebilenler, gelişerek gelecekte de olabilecektir. Yani kabuk değiştirip, ortama uyacaktır. Ancak yerel habercilik, hangi sistemde olursa olsun, önemini, işlevini koruyacaktır. (FHF)