Damatlar ve gelinlerin sorunu hâlâ bitmedi
Federal Almanya ile Türkiye arasındaki “damat-gelin trafiği” bir türlü sorunlardan kurtulamıyor. Almanya 2007 yılında Yabancılar Yasası’nda bir değişiklik yaparak Avrupa Birliği (AB) dışından aile birleşimi yoluyla bu ülkeye gelmek isteyen yabancı eşlere Almanca dil bilgisi ve dil sınavı şartı koymuştu. Karar tepkiyle karşılandı. Davalar açıldı. Sonunda Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı 10 Temmuz 2014 tarihli kararında bu düzenlemenin Türkiye ile imzalanan mevcut hakların korunması anlaşmasına aykırı olduğuna karar verdi. Yani dil sınavının kaldırılmasını istedi. Ancak Almanya, kararın ardından bir yıla yakın bir süre geçmesine rağmen uygulamayı sürdürüyor. Sadece okuma-yazma bilmemek, psikolojik sorunlar gibi özel şartlar nedeniyle sınava hazırlanamayanlar veya birkaç kez sınava girip başarılı olamayanlar vize alabiliyor. Üstelik Almanya, bunu Avusturya ve Hollanda gibi ülkelerin dil sınavlarını kaldırmasına rağmen yapıyor.
SABEV (Sosyal Araştırma Belgeleme Eğitim Vakfı) tarafından yürütülen “Yeni Ülkenize Hazırlıklı Gidin” projesi koordinatörü, Uzman Psikolog Nevriye Kayış, Federal Uyum Bakanı Aydan Özoğuz’un AB’nin bu kararını sevinçle karşıladığını ve dil sınavının kalkacağı yolunda açıklamalar yaptığını hatırlattı. Ancak henüz federal düzeyde olsun Hessen gibi yerel düzeyde olsun herhangi bir değişiklik olmadığına dikkat çekti. Sorularımızı yanıtlarken Alman politikacıların sessizliğini de eleştiren Nevriye Kayış, “Almanca, uyumun en önemli şartlarından. Ama ben, Almanca dil testi zorunluluğunun kaldırılmasından yanayım. Anlamsız ve ayrımcılık içeren Almanca testi tümüyle iptal edilmeli ve kişileri Almanca öğrenmeye teşvik edecek projeler geliştirilmelidir” dedi.
İsmail Tipi (CDU): Esas olarak doğru
Hessen Eyalet Meclisi’nde iktidar partisi CDU’nun milletvekili olarak görev yapan İsmail Tipi, 10 Temmuz 2014 “Doğan Kararı”nın federal hükümetçe de uygulanacağını sandığını belirtti. Bizim Hessen’in sorularını yanıtlayan Tipi, Adalet Divanı’nın Alman diliyle ilgili temel bilgilerin kanıtlanmasına itiraz etmediğini, dolayısıyla kararın iptal edildiğinin söylenemeyeceğini hatırlattı. İsmail Tipi, söz konusu kararla dil bilgisi konusunda insanların tek tek durumlarının dikkate alınmasının şart olduğunun da göz ardı edilemeyeceğini belirtti. CDU milletvekili, Hessen’de de gelecekte bu özel durumların daha çok dikkate alınması gerektiğini, böylece AB kararının hesaba katılmış olacağını bildirdi. Tipi Bizim Hessen’in sorularını şöyle yanıtladı:
“Bence Alman dili Almanya’da tutunabilmek ve uyum sağlayabilmek için en önemli anahtar. Bu sadece çalışma dünyası için söz konusu değildir. Toplumsal yaşama katılabilmek de kesinlikle Almanca anlaşabilmeye bağlıdır. Dolayısıyla bu ülkeye göç etmeden önce belli düzeyde bir Almanca bilgisinin var olmasını sağlamak önemli bir adımdır. Ancak burada aşılmaz engeller söz konusu değildir. Basit Almanca bilgisi istenmektedir. Bu bilginin edinilmesi Türkiye’den gelecek damat veya gelinin uyumu başarması için evlilerden talep edilebilir. Ben 2007’deki Alman diliyle ilgili basit bilgilerin kanıtlanma kararını eskisi gibi doğru buluyorum. Bu düzenlemenin geçen yılki mahkemenin kararlarıyla uyumlu bir biçimde uygulanacağını sanıyorum.”
Turgut Yüksel (SPD): Sınav değil, burada kurs
Hessen Eyalet Meclisi’ndeki ana muhalefet partisi SPD’nin Türk kökenli milletvekili Turgut Yüksel ise Almanya’nın birçok ülkeye değil de Türkiye’ye böyle bir dil sınavı zorunluluğu getirmesini başından beri doğru bulmadığını belirtti. Yüksel şunları söyledi:
“2007 den itibaren yürürlüğe giren bu yasa her ne kadar yalnız Türkiye kökenlileri kapsamasa da, daha çok Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını hedef almıştır. Böylece aile birleşimi yoluyla Almanya’ya gelmek isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vize ve oturum şartları zorlaştırılmıştı. ABD, Kanada, Avustralya gibi ülke vatandaşları için böyle bir zorunluluğun olmaması çifte standarttır ve insan hakları açısından kabul edilecek bir şey değildir. Bu nedenle de Avrupa Adalet Divanı’nın geçen yıl aldığı kararı sevindirici ve yerinde buluyorum.”
Bu uygulamada, amacın aile birleşimini kontrol altına almak, “ithal gelin-damat” evliliklerini, yani özellikle görücü usulüyle ve “zorla” evlilikleri dizginlemek olduğunu kaydeden Turgut Yüksel’e göre, dil öğrenme zorunluluğu, Almanya’ya aile birleşimiyle gelenlerin topluma uyumunu kolaylaştırmayı amaçlıyor, ancak 8 yıllık uygulamada herhangi bir başarı ve belgesi bulunmuyor. SPD’li politikacı, şöyle konuştu:
“Tabii ki olumlu olan yanını da inkar etmemek gerekiyor. Bu zorlamayla Almanya’ya gelmek isteyenlerin, gelmeden önce meramlarını anlatabilecekleri kadar Almanca öğrenmelerinin olumlu olduğunu düşünüyorum. Fakat bu böyle bir kuralı, bir sınav zorlaması olmadan, bir katılım belgesiyle de yerine getirebilirlerdi. Diğer taraftan Türkiye’nin her yerinde Almanca öğrenme olanağı da yok, bütün şartları yerine getirmeleri zor. Böyle bir uygulamaya Türkiye’de gerek yoktur, ama Almanya’da vardır. Her toplumda, hayatın her alanında insanlarla iletişim kurabilmemizin en önemli kıstası içinde yaşadığımız toplumun dilini bilmektir. Dil aynı zamanda çalışma yaşamının kapısını açan da anahtardır. Bu nedenle aile birleşimiyle Almanya’ya gelen vatandaşların buradaki uyum ve dil kurslarina katılma zorunluluğuna tabi tutulmalarının daha gerekli ve uyuma daha katkılı olacağına inanıyorum.”
Top federal hükümette
Turgut Yüksel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Avrupa Adalet Divanı, Almanya’nın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için aile birleşimini Almanca bilme şartına bağlamasını ‘temel hukuk ihlali’ olarak tanımlamış. Bu çerçevede alınan karar, bütün Avrupa ülkeleri için bağlayıcıdır. Fakat bu kararın uygulamaya girmesi için karar doğrultusunda ülkelerin kendi yasalarında değişiklik yapması gerekiyor. Dolayısıyla, ilgili kararın uygulanabilmesi için Alman iç hukukunda ve federal düzeyde değişiklik yapılması gerekiyor. Aldığım bilgilere göre hükümet sözcüleri, bağlayıcı bu kararın Almanya’da yürürlüğe girme şartlarını halen araştırıyorlar. Maalesef biz Hessen’de iktidar da olsak, eyalet olarak Yabancılar Yasası’yla ilgili böyle bir yönetmeliği değiştiremezdik. Ama eyalet hükümeti konuyu Eyaletler Konseyi’nde (Bundesrat) gündeme getirebilirdi ve ben de bu konuyu dile getirmeleri için Meclis’e bir soru önergesi verebilirdim.” (FHF)
(FOTOĞRAFLAR: Ismail-Tipi.de, Turgut-Yueksel.de)